mırrah! yoğunum galiba.

laaavbayts lavbıliids. evet aklıma soktuğu için nazlıya, onun aklına soktuğu için de hannese teşekkürler.

yukarı baktım da hannesin bile adı geçiyo blogumda. her neyse, bugün dört günün ardından evden çıktım. bilgisayar özlemi böyle bir şey olsa gerek ki dört gündür ayıramıyorum şu renkli monitörden kendimi.

uzun zamandan sonra (bedük konserinden bahsediyorum) en sosyal günümü yaşadım. ne mi yaptım? önce sabah boyacı geldi eve, ona çay yaptım. hem de pek çay yapmayı beceremesem de sevgiyle yapmıştım ben o çayı. adamın, çayı eline alınca tepkisi şu oldu "tamam, iyi. normal." hödük! ben onu ne kadar uğraşarak yaptım. günümü mükemmel kılan ikinci çiçeği de yine boyacıdan aldım. canımcım sağolsun evden çıkamadım. yani onun yüzünden annem beni eve tıktı, ne yapıcak adam? evdeki bibloları falan mı çalacak?

ben de kurbağa tanrıya yalvardım, beni kurtar bu adamdan diye. sonra o da yağmur yağdırdı. adam, balkonu boyadığı için işini yarıda kesti ve gitti. ben de evden çıkabildim. önce kargo şirketine uğradım. sonisfıyır'a giden sevgili hazarikonun kimliği bende kalmış. onu yolladım, bir de içine sürpriz koydum azcık. yeni bi kinder bueno çıkmış "white." güzele benziyo ondan koydum, lolipop koydum, şeker falan koydum. bi de fıstık aldım onu koydum. neden fıstık aldım bilmiyorum. sonra sesimi kaydettiğim bi cd ve bir de mektup. görünce ne yapıcak çok merak ediyorum.

eve dönünce ayakkabılarımın bağını bile tutamadan tekrar dışarıya gönderildim. PAZARA gittim, karpuz almaya. çok eğlenceliydi. son zamanlarda leopar deseni takıntım başladı, bilmiyorum. şu isveçli arkadaş grubu soktu sanırım kafama. heh işte leopar desenli elbiseli bir teyze gördüm. teyze değil nene hatta. yaşlı insanlar görünce aklıma şu yavrum geldi. aha bu. sonra iyisinden üç liralık karpuz alıp eve yollandım.

ne sosyal günmüş cidden. bişeyler daha oldu da beni etkileyen kısım boyacı ve leopar desenli teyze olduğundan gerek var mı? yok bence.

not: şu sonisfer mi sonisfiyır mı hala bilemiyorum. herkes sonisfer diyo ama bize sonisfiyır gibi geliyo.

esen kalın :*

döniyim mi? döniyim hadi

velkımtudıcangıl!

geri geldim galiba. çok heyecanlıyım be. eskiden çift blogluydum. çift kişilikliydim der gibi oldu. öhöm neyse. sonra hiç blogum olmadı. bunu bişeye benzetmiycem hayır. şimdi tekrar kişisel blogum olsun istedim. ne yazalııım? hah. bugün ne ders çıkardık?

bir litrelik bir icetea alıp hepsini kafanıza dikerseniz, kapağının kopup ice tea'nin en sevdiğiniz jimi hendrix tişörtünün üstüne dökülmesi ihtimalini hiç unutmayın. saygılar.

diyorum işte:

esen kalın :*

först mangolu sakızlı kıç

hey. sınav haftası yine.
şunu farkettim ki merdivendençıkarken bir penguen oluyorum. vallahi doğru. ne için olduğunu da fark ettim. hem de çok çok iyi. kıçımı içeri sokmaya çalışıyorum. oldum olası kıçını çıkararak merdivenden çıkan insanlara kıl kapmışımdır. hele de güzel ise o varlık.
ah anne, nasıl kızıyorum sana bir bilsen. insan kızına, kıçını çıkar, kaşını kaldır der.
yatakhanedeki limon dilimleri de bana yürümeyi öğretiyorlar. yerde bişey aramayaymışım, sarhoş gibi sağa sola gitmeyeymişim. kıç dışardaymış. bak yine kıç. ühühü. şimdi yine çalıayım ben gidip. bu sene zor.

anneanne, kusan kuzen.

bayramda kapı kapı geziyoruz ya akrabaları, sakın ola, sakın hem de önden gitmeyin. hele de fermuarsız bot hiç giymeyin önden gidecekseniz (harleyharleyharley). bi neden daha var: önden giderseniz bu devirde, el öpsem mi öpmesem mi derdine düşüyorsunuz. sen öpersen herkes öper, sen öpmezsen kimse öpmez. ama benim ailem bunu çok aşmış. mal gibi de herkesin elini öptüm, sarıldım, yaşlı yaşlı koktum. onlarsa el bile zor sıkıştı. domuz gribi olursam bi ben olucam diyorum. bir dee, kuzeninizin asker düğününe giderseniz eğer, halay çekerken sakın küçük bir çocuğun elini tutmayın. zira, düğünde kestiğiniz çocuğa rezil olabilme ihtimaliniz çok yüksek.

iremin poposunu yerim.

bugün, sabahın köründe yufka almaya gittim. annem börek yapıcakmış da. hazır gitmişken fırına da uğradım kahvaltılık bişeyler alayım diye. bir simit istedim 3 simit koymuş kadın. bendeki zihin nerdeyse anlamadan üç simit alıp parasını da bir güzel verdim. anca eve gidince fark ettim üç tane olduklarını. ya bölündüler dedim, ya da kadın üç tane koydu. paradan nasıl anlamadıysam. ben de fırın açıcam ilerde görürsünüz. ama insanlara üç simit değil, bir tane simit koyucam. bir dedim, bir tane şey edin. ne gerek var üçe.

bu arada eski blogumdan çıkamadım. hatrı sayılır dostları düşündüm, bi de kavga ettiğim yazarla barıştım falan.

edit: esen kalın demeyi unutmuşum. demiycem artık.

düuud, ay todıli mis yu

merhabalar,

Tencious D izleyeniniz vardır elbet. Güzel bir filmdi. Çok etkilendim iki haftadır şarkılarını dinliyorum ama konumuz bu değil elbet. Ben diğer blogumdan ayrılmaya çalışıyorum. Mini bir sürtüşme yaşadık diğer yazarlarla. Ben de çıkmaya çalışıyorum. Ama söz konusu olan yakın arkadaşlarım olduğu için, kavga etmediğim topluluk; beni çıkartmıyor falan.

Bugün öğretmenler günü dolayısıyla gerçekleştirdiğimiz okul etkinliğinde, ben de koroda görevliydim. Bize siyah etek, beyaz gömlek, siyah fular giydirdiler, taktırdılar. Palyaço gibi gözükmediysem adım da aylin değil.

Bugün çok uzun cümleler kuruyorum, çoğu da yanlış oluyor. Mesela "Mini bir tartışma..." yerine "Bidi bir tartışma..." yazdım, bu "Bidi" nin güzel bir sözcük olduğuna karar verdim. Sanırım gerçekten iyi değilim. Portakal kabuğu yemek bana iyi gelmedi.

Esen kalın :*

binbir özür dilemiyorum ki.

"Yazıcam hülen!" deyip yazmıyorum. Farkındayım.
Ben film koleksiyonu yapmaya başladım. Koleksiyon denmez ona galiba. Arşiv kurmaya çalışıyorum. orjinal olsun dedim.
Ama sevgili Onur'um "Aylin hiç şey etme, oyuncular önceden alıyorlar parasını, orjinal alacaksan kitap al dedi." üzüldüm ben de. Ama başlaıdm bi' kerem. Bırakamam da.

Şimdilik içinde 4 Harry Potter filmi, bir tane çakma korku filmi "half light", "Neverwas" adında bugün izleyip sevdiğim bir film, "4ever Lilya", "wrestcutters" adında yeni aldığım adlarından tiksindiğim ama konularını sevdiğim iki film var. Son olarak da teknosa'dan mısır patlatma makinesi bulamayınca "Arjantin Hikayeleri" adında aldığım bir film var. Yavaş yavaş. vallahi. ablamı kafalayıp "tenacious d- the pick of destiny" i de aldırırsam güzel olur.
Bu arada son günlerde içimde kötü hisler geziyor çok (gidin gidin). Onlarla falan da uğraşıyorum.

Ha bir de, bugün 3 tane apaçi tip bir kızı kovalıyolardı yolda. Benim de peşlerine takılasım geldi ama film alma hevesi bastırdı vallahi. bi de elimde çukulata vardı, düşürürüm diye korktum, gitmedim.

Esen kalın :* diyeyim o zaman.